Skip to content Skip to footer

Obi Wan Kenobi İlk İki Bölüm İnceleme

Uzun bir bekleyişin ardından Disney Plus’ın çok beklenen mini dizisi Obi Wan Kenobi‘nin ilk iki bölümü ile buluştuk. Altı bölümden oluşacak olan dizinin iki bölümlük prömiyeri 27 Mayıs itibari ile yayınlandı. Dizi, Usta Jedi Obi Wan Kenobi’nin 10 yıl önce yaşadığı ağır olaylar sonucu nasıl değiştiğini ve yeni hayatına nasıl uyum sağladığını anlatıyor. Order 66 olaylarının 10 yıl sonrasını anlatan dizi, eski ve yeni oyunculardan oluşan zengin bir kadroya sahip. Prequel üçlemesinin unutulmaz oyuncuları Ewan McGregor ve Hayden Christensen’ın uzun bir aradan sonra rolleri için tekrar kamera karşısına geçeceğini öğrendiğimde heyecandan gözüme uyku girmediğini hatırlıyorum.

Geri kalan 4 bölüm yayınlandıktan sonra daha detaylı ve oturaklı bir inceleme yapılacaktır. Bundan dolayı, bu incelemede spoilersız fikirlerimi anlatmaya çalışacağım. Dilerseniz Order 66’dan sonra Obi Wan neler yapmış gelin beraber bakalım.

Obi Wan’ın Günlük Yaşamı

Yaşanan olaylardan kendini sorumlu tutan Obi Wan, pişmanlık ve hüzün içinde hayatına devam etmeye çalışır. Karakterimiz 10 yıl geçmesine rağmen kabus görmekten artık uyuyamaz hale gelir. Gözden ve dikkatlerden uzak, günlük rutin işlerini yaparken aynı zamanda Luke Skywalker’ı tehlikelerden korumaya çalışır. Bize gösterilen flashbacklerin ve hazırlanan ortamın dizinin yapısına çok uygun olduğunu düşünüyorum. Dizi, Obi Wan’ın kardeşi gibi gördüğü Anakin’i öldürmesinin ardından yaşadığı vicdan azabını bizlere çok iyi yansıtıyor.

Inquisitors

İki bölümde de 3 adet Inquisitor bizi karşılıyor. Bunlar Fifth Brother, Third Sister ve Grand Inquisitor. Beraber gezdiklerinde oldukça tehlikeli olan Jedi avcıları, Order 66’dan sonra sağ kalan Jediları temizlemek için tüm galaksiyi arıyorlar. Sosyal medyada gördüğüm kadarıyla Grand Inquisitor’un tasarımı belli bir kesim tarafından sevilmemiş. Ben tasarımları bakımından üçünü de yeterli buldum.

Zorlama Sahneler

Diziyi izlerken hissettiğim ama tam olarak adını koyamadığım bir şikayetim var. Bazı sahne geçişleri beni inanılmaz rahatsız etti. Sahneler arası geçişlerin çok ani olması zaman zaman beni diziden kopardı. Özellikle kovalamaca sahnelerinde oldukça amatör bir iş çıkarılmış. Spoiler olmasın diye söyleyemiyorum fakat bir kovalamaca sahnesi ancak bu kadar komik yapılabilirdi. Bu amatör sahnelere ayrılan ekran süresini kısa tutup, hikaye anlatımını daha da derinleştirmeleri daha güzel olabilirmiş.

Tattooine ve Daiyu

Tatooine’i beyaz perdede bir çok kez gördüğümüz için çok da üstüne katabileceğim bir şey olduğunu sanmıyorum. Yaratılan ortam gerekenleri karşılıyor. Fakat Daiyu’da işler biraz daha farklı. Her ne kadar şehrin cyberpunk ve steampunk havasını çok güzel yansıttığını düşünsem de, bazı noktalarda CGI çuvallamış gibi duruyor. Uzak mesafe ve yakın mesafe görüntülerinin idare eder durumda olduğunu söyleyebilirim. Biraz daha ekran süresi ile beraber şehirdeki kanunsuzluk ve kaos havasını bizlere daha iyi yansıtabilirlerdi. Şimdilik bu kadarı da bizim için yeterli.

Sonuç

Komik kovalama sahneleri, ani sahne geçişleri ve bazı noktalardaki CGI kalitesizliği dışında oldukça iyi bir iş çıkartılmış. Dizi geçmişi çok detaylı bir şekilde anlatmıyor. Bundan dolayı filmleri bilmeyenler için dizinin çok da bir şey ifade etmeyeceğini düşünüyorum. Evrene hakim olanlar için oldukça nostaljik duygular yaşatacak bir dizi bizleri bekliyor diyebiliriz. Diziyi tam olarak anlamak için eski içerikleri tüketmenizi öneriyorum.

Eğer henüz okumadıysanız Doctor Strange Çoklu Evrenler Çılgınlığında incelememize bakabilirsiniz.

Leave a comment

0.0/5