Skip to content Skip to footer

Gece Yarısı Ayini İnceleme

Dünyanın en saçma vampir dizisi, üzerine din sosu gezdirilmiş: Gece Yarısı Ayini.

Netflix’in Haunting serisini bilirsiniz. Mike Flanagan imzalı Haunting serisi iki farklı olayı konu edinen iki ayrı mini diziden oluşuyordu. Bunlar korku ve psikolojik gerilimin Netflix dizileri bazında başarılı örneklerini oluşturan dizilerdi. The Haunting: Bly Malikanesi’nin çıkışının ardından yeni bir Flanagan dizisinin müjdesi geldi. Kısa bir zaman sonra da Gece Yarısı Ayini fragmanı yayımlandı. Düşük bütçeli bir dizi olacağı fragmanından anlaşılan bu dizi izleyicilere beklediğini verebildi mi? Gelin hep beraber inceleyelim.

Hikaye

Dört yıl önce araba kazasında bir kadını öldüren Riley, yaşadığı Crockett Adası’na geri döner. Hapiste geçirdiği dört yıl boyunca hissizleşen Riley için bu ada çok da farklı bir heyecan değildir. İlk dakikadan itibaren karamsar bir hissiyat yaratan bu adada mistik olayların varlığını hissetmemek imkansız gibi. Bu durum Riley için çok sorun yaratmaz. Yaşadığı felaketin iç hesaplaşmasından dört yıldır sıyrılamayan Riley zaten ruhsal olarak ölü biri. Ta ki Erin’den (Riley’in yıllar önceki sevgilisi) haber gelinceye kadar. Yıllar önce kasabayı terk eden Erin hamile olduğunu öğrenince geri döner. Adada öğretmenlik yapmaya başlar. Dört yıl boyunca içten içe yok olan Riley, bu haberle hayata daha güzel bakmaya başlar.

Suç oranın oldukça düşük olduğu bu adada yeni bir rahibin gelmesiyle işler değişir. Mucizelerin yanında korku salan pek çok olay da gerçekleşmeye başlar. Ada halkı modern zamana ayak uyduramamış bağnaz kimselerdir. Öncesinde yüzlerce kişiye ev sahipliği yapan ada zamanla terk edilmiş. Ada sakinlerinin pek çoğu adayı “kaçıp kurtulmaları gereken” bir yer olarak görmeye başlamışlar. Sonunda ise adada sayıca yüzü geçmeyecek insan kalmış. Kalanlar arasında yaşlanan annesine bakan bir doktor, anakarada hamile kalıp yeni bir başlangıç için özüne dönen bir kadın, bağnaz kilise yetkilileri ve hapisten yeni çıkmış genç bir adam gibi tiplemeler var. Zamanın yalnızca bir kavramdan ibaret olduğu ada acizlik hissi yaratıyor.

Pek de yaşam sevinciyle dolu olmayan insanların olduğu bu adada işler bir fırtınayla garipleşir. Fırtınanın ardından sayısız hayvan kanları çekilmiş şekilde kıyıya vurur. Olayın bir salgından kaynaklandığını düşünen ada şerifi incelemesini sürdürür. Yeni rahiple eş zamanlı gerçekleşen bu olaylar zamanla daha tuhaf bir hal alır. Halk zamanla hiç olmadığı kadar dine bağlanır. Adadaki herkes adaya yeni gelen bu rahibin etkisi altına girmeye başlar.

Bir Günahkar ve Bir Kurtarıcı

Gece Yarısı Ayini oldukça imgesel bir bakış açısını tercih etmiş. İşlerin uzun süredir yolunda gitmediği Crockett Adası, bir günahkar ve bir kurtarıcının gelişiyle birlikte beklenmeyen bir lanetle sarsılıyor. Önceki dizilerinde daha çok korku ve psikolojik gerilimi tercih eden Flanagan bu sefer din üzerine yoğunlaşmış. Gece Yarısı Ayini, derin diyaloglar ve metaforlarla sarılı. Hatta diziye Flanagan’ın deneysel çalışması demek çok uygun. Fakat bu deneysel çalışmada işlerin istediği gibi gitmediği aşikar. Haunting serisinde olduğu gibi insanı yerinden hoplatan, meraktan içini kemirten sahneler yok. Ürpertici hamleler eksik. Korku hissiyatı oluşturmak için bel bağladığı hamleler de bayağı olmuş. İnandırıcılıktan çok uzak. İtici. Pek çok faktörüyle anlamlı ama fazlasıyla da etkisiz bir yapım.

Toplamda yedi bölümden oluşan bu mini dizide her karakterin vermek istediği bir mesaj var. Haunting serisinde aile trajedilerine odaklanan Flanagan bu sefer dini bağnazlığın tehlikelerini resmediyor. Sorgulamaksızın, dinin her öğretisine körü körüne bağlanan bir halkın lanetlenişini sunuyor izleyicilere. Bunu yaparken de dini amaç değil araç olarak kullanan rahibin yoldan çıkmışlığını da sahneden sahneye aktarıyor. Dizi bu bakımdan toplumun sağlam bir yansıması. Özelliklede bu dönemlerde. Bu bakımdan diziyi çok başarılı buldum.

Flanagan’ın Deneysel Çalışması

Gece Yarısı Ayini kimi zaman on dakikalık uzun diyaloglar sunmakta. Bu uzun diyolaglarda ele alınan farklı hikayeler var. Hikayelerin bazılarının ustaca ele alındığını belirtmem gerek. Fakat bazı diyalolar öylesine ağır ilerliyor ki… Hikaye akışı aşırı yavaş. Öyle ki tek oturuşta bir sezon dizi izleyebilen ben, bu diziyi izlerken çok defa uyuyakaldım. Senaryo bir türlü akmıyor, akamıyor. Bölümler ilerledikçe ve gotik korku unsurları hikayeye yerleşmeye başladıkça akış sendelemeye başlıyor. “O da olsun, bu da olsun” mantığıyla kurgulanan bir senaryo var ama sonunda tuttuğunuz yerden elde kalıyor.

Dizinin bütçesi düşük fakat bu bir bahane değil. Daha düşük bütçeli ne dizilere tanıklık ettik. Bu dizide prodüksiyon vasatın altında. Seçimler pek çok konuda çok yanlış. Dizinin kafa yorduğu iki farklı unsur var, derinlemesine diyaloglar ve korku faktörü. Bu iki unsur arasında gidip gelirken dağılan bir senaryo var. Bu unsurlar farklı paketlerde sunulduğunda bambaşka bir tat sunacakken amatörce planlamalar iki unsuru da dibe çekmiş. Karakterlerin iç dünyalarında verdikleri savaşı yansıtan diyaloglar hikaye akışını baltalıyor. Bölümler boyu sağlanamayan aksiyon bir anda verilince de her olay havada kalıyor. Amatör korku filmlerinden hallice.

Adam Vampiri Meleğe Çevirmiş, Hayatımda Gördüğüm En Bayağı Senaryoydu

Gece Yarısı Ayini aynı zamanda bir vampir dizisi. Konu hakkında çok detay vermek istemiyorum çünkü izlemeyenlere spoiler vermek istemem. Fakat şunu söyleyebilirim ki ben hayatımda bu kadar kalitesiz vampir içeriği görmedim. Herhangi bir kıytırık vampir dizi ya da filmini aklınıza getirin. Onlardaki herhangi bir sahne, bu dizideki vampir sahnelerinden daha ilgi çekici.

Sonuç Olarak

Aslına bakarsak dizi başından ortasına dek bize büyük bir gizem sunmakta. Rahip ile ilgili o büyük gizem açıklandığında detaylar üstünkörü planlanmış. İzleyicinin verilen mantıksız bağlantılarla yetinmesi isteniyor. Tam olarak “Üzümünü ye, bağını sorma” tadında. Durum böyle olunca ne kadar derinlemesine diyaloglar da sunulsa bir inandırıcılık bulamıyoruz. Dizi bir yerden sonra drama dönüşüyor. Sıradanlaşıyor. Karakterlerin korkuları ve kurtuluş mücadeleleri bize ulaşmıyor. En nihayetinde anlıyoruz ki Gece Yarısı Ayini yalnızca bir deneysel çalışmadan ibaret. Yönetmen yalnızca neyi yapabildiğini görmek istemiş. En sonunda korku hissiyatı yakalamaya çalışırken duygusal meselelerin çıkmazı altında boğmuş senaryoyu. Beklentisiz bir şekilde izlerseniz yormayacak bir dizi. Vaktim kıymetli derseniz de izlemenizi pek tavsiye etmem. İzlemek isterseniz de Netflix üzerinden erişebilirsiniz.

Leave a comment

0.0/5